Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmesini ve kendi ayakları üzerinde durmasını istemeyen Türkiye, son yıllarda tarz değişikliğine gitti ve tabiri caizse, ‘ya beni dinleyeceksiniz ya da hepinizi süründüreceğim buradakilere yaptığım gibi’ dedi. Hatta tam da ‘özne olmayı’ öne çıkardığımız bir dönemde yaptı bunu. Kanatların dolmasın uçar gidersin diye de kanadını kırdı. (Bakınız: 4’lü Hükümetin bozulması.)
Hal böyle olunca da işler eskisinden de keskin hale geldi. Makamlarımıza atadıkları kişileri oturttular. Halk ne düşüneceğini bilemez oldu. Kıbrıs Sorunundaki ‘iki devletli çözüm’ paradigması beyhude görülse de orada duruyor. Herkesin aklı karışık, herkes daha da edilgen… Kıbrıs Sorunu yani ‘biz’, Türkiye’nin elinde ‘rehiniz’. Taksim imkansız gibi görünse de bir adım ötede. Kadife Taksim Hükümeti (UBP-DP-YDP) de canla başla görevde.
Türkiye ‘Kasımpaşa diplomasisi’ yürütmeye kararlı görünüyor. Siyasi ve ekonomik sıkışmanın içindeki Türkiye şahinleşiyor ve dünyanın beklediği demokratik adımları atmak yerine güç gösterilerine devam ederek her geçen gün biraz daha yalnızlaşıyor. Bu gelişmelerden tabii ki de en büyük zararı ‘uydu devlette’ yaşayan Kıbrıslılar görüyor.
Toplumun liderini, hükümeti, meclis başkanını, kurultayı, parti genel başkanını, genel sekreteri, muhalefet başkanlarını, hatta politbüroyu bile belirlemeye heveslenmiş bir Ankara Hükümeti var karşımızda. Demokrasimizi yerle bir ettiler ama bize köy yolları, çift şeritler, köprüler, barajlar vaat ediyorlar. İşlerin başına da hariciye koridorlarında ismi cismi bilinmeyen, AKP’nin militanı diyebileceğimiz bir elçi diktiler. Bizim anne şefkatine ihtiyaç duyan kerli ferli iş adamlarımız da işlerini bu kapıda görüyor. Halkın aklı biraz daha karışık.
Türkiye’nin etkin ve fiili müdahalesi ile yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri Kıbrıslı Türkler için bir travma oldu. Ardından yaşananlar, “Küçük Türkiye (KKTC)” olarak tarihe geçti, geçiyor. Konuşmak, yazmak, düşünmek, sormak artık yasak! Öyle istiyorlar.
‘Anasına’ yaranacak diye çırpınan ‘yavrular’ hep vardı ama AKP döneminde Kıbrıslı Türkler Osmanlı dönemine geri döndü. Oradan buraya gazetecilere açılan davalar, yapılan baskılar, açığa alınanlar ve ‘sakıncalılar’ listesi… Ve ‘Reis’ten cesaret alarak ensemize daha da basmaya çalışan buradakiler…
İşleri daha da büyütecekler.
Ama asıl mesele sevgili kardeşim, sen ‘geriye kalanlar’ olarak tüm bu olanlara ne cevap vereceksin?
Bizler, bozuk düzenle davası olan gazeteciler, medya emekçileri olarak bugün Lefkoşa-Dereboyu’nda 17.30’da basın örgütlerinin düzenleyeceği protesto yürüyüşünde olacağız. Davacıysan seni de bekleriz…