Bugün Kıbrıs

Covid-19 döneminde eğitime dikkat!

Kuşkusuz, sağlıklı ve iyi eğitimli yurttaşlar, demokratik ve huzurlu bir toplumun olmazsa olmaz iki koşuludur. En az bunun kadar önemli olan bir diğer nokta da şudur ki eğitim, bir toplumda yukarıya doğru (dikey) sosyal mobiliteyi mümkün kılan faktörlerin başında gelmektedir. Özellikle verilen kamusal eğitimin kaliteli olması, bu sosyal mobilitenin hızını ve kapsamını artırmaktadır. Bu ise sosyal adaletin sağlanmasını ve gelir dağılımının düzelmesini beraberinde getirmekte, bunun sonucundaysa daha huzurlu bir toplum ortaya çıkmaktadır.

IMF Direktörü Kristalina Georgieva, bundan altı ay kadar önce, BM Küresel Eğitim Özel Temsilcisi ve Küresel Eğitim Fırsatını Finanse Etme Uluslararası Komisyonu Başkanı Gordon Brown’a bir açık mektup göndererek uluslararası örgütlerin COVID-19’un tetiklediği küresel eğitim acil durumunu ele almaları için eylem çağrısında bulundu. Georgiava, mektubunda, eğitimde yaşanan sıkıntıların sadece düşük üretkenlik artışına değil aynı zamanda gelir ve yaşam standartları üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu hatırlatıp, Covid salgınının bu olumsuz etkiyi artırdığını, daha da önemlisi eğitimin insana öğrenmesi, büyümesi ve hayatını dönüştürmesi için sağladığı muazzam potansiyelden yararlanmayı daha da zorlaştırdığını belirtti. Milyonlarca çocuğun ve özellikle de kız çocuklarının salgın sonrasında okula dönemeyeceğinden endişeli olduğunu; Covid-19 salgınının toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlık ve yoksulluğun azaltılması konularında yıllar içinde edilen kazanımları tehlikeye atabileceğini ekledi. Bunun olmaması için uluslararası kuruluşların kaynak yaratmasını ve kamu harcamalarının sağlık, eğitim ve sosyal korumaya öncelik verecek şekilde yeniden dağıtılmasını tavsiye etti.

Bir ay önce, METRON Analiz tarafından gerçekleştirilen ve Covid 19 salgınının Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayanların üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik araştırma, salgın döneminde sağlık ve ekonomi tartışmalarının gölgesinde kalan eğitimdeki aksaklıkların da yurttaşlar arasında bunlar kadar büyük bir endişeye neden olduğunu ortaya çıkardı. Ankete katılanların yüzde 92’si salgının eğitime “çok büyük ya da büyük bir tehdit oluşturduğunu” düşünüyor. Bu oran, salgının halk sağlığı üzerinde çok büyük ya da büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünenlerin oranıyla aynı. Daha da dikkat çeken sonuç ise eğitim düzeyi düştükçe Covid 19’un eğitime çok büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünenlerin oranının artması. Bu oran ilkokul mezunları arasında yüzde 100 olarak belirlenirken; ortaokul mezunları arasında yüzde 60, lise mezunları arasında yüzde 55,8, üniversite mezunları arasında yüzde 55,6, lisansüstü eğitim alanlar arasında yüzde 49,5 ve doktoralılar arasında yüzde 36,4 olarak saptandı. Merkezle kırsal arasında da benzer bir ilişki var: Eğitimde yaşanan aksaklıkların çok büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünenlerin oranı kırsal bölgelerde çok daha yüksek.

Şehir merkezlerinde yaşayan, eğitim seviyesi yüksek kişilerin eğitim konusundaki kaygılarının nispeten düşük olması aslında eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin de belirgin bir göstergesi. Belli ki tuzu kuru olanlar kamusal eğitimde yaşanan aksaklıklardan en az etkilenenler, dolayısıyla da bundan en az kaygı duyanlarken, kırsalda oturan nispeten düşük eğitimliler bunun etkisini en fazla hissedenler. Bundan ciddi bir şekilde kaygılanmamak elde değil. Yukarıya doğru (dikey) sosyal mobilitenin hız ve kapsamının azalması sosyal adalet duygusunun zedelenmesini, gelir dağılımının bozulmasını da beraberinde getirir. Bunun sonucundaysa toplumsal huzursuzluk ortaya çıkar. Hiçbir toplumun, özellikle de küçük bir toplum olan, Kıbrıslı Türklerin böyle bir lüksü yoktur: Covid-19 salgını döneminde tek bir çocuğumuzun bile eğitim hakkından yoksun kalmasına izin vermemeliyiz. Bu konuda sorumluluk tüm yetişkinlerde ama en çok da Hükümettedir.

Bir alıntıyla bitireyim: KKTC Anayasası’nın 59. Maddesine göre, “(1) Kimse, öğrenim ve eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. … (4) Halkın öğrenim ve eğitim gereksinimlerini sağlama Devletin başta gelen ödevlerindendir. Devlet, bu ödevini, Atatürk İlkeleri ve Devrimleri doğrultusunda, ulusal kültür ve manevi değerlerle bezenmiş bir muhteva, çağın ve teknolojinin gelişmesine, kişinin ve toplumun istek ve gereksinimlerine yanıt verecek planlı bir şekilde yerine getirir. (5) Her çocuk, kız erkek ayırımı yapılmaksızın on beş yaşına kadar zorunlu; on sekiz yaşına kadar ücretsiz öğrenim hakkına sahiptir. … (7) Devlet, maddi olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek öğrenim derecelerine kadar çıkmalarını sağlamak amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.”

Exit mobile version