Bugün Kıbrıs

Yaşar Ersoy’un engellenen yazısı: “Bir Zamanlar Kıbrıs” pek yakında

Duydunuz mu? Sakın duymadık demeyin! Duyanlar da duymayanlara söylesin. TRT hiçbir fedakârlıktan ve masraftan kaçınmayarak, pandemiye ve sokağa çıkma yasağına da meydan okuyarak “Bir Zamanlar Kıbrıs” adlı bir dizi film çekiyor, bölünmüş adamızın kuzey yarısında. Bu dizi film TC ve KKTC makamlarının tam desteği ile yapılıyor. Fuat Oktay da cümbür cemaat dizi setini ziyaret ederek, diziye verdiği önemi göstermiş…Bu muhteşem dizi filminin kahramanının, nam-ı diğer “ANKARALI”nın, Kıbrıslı Türkleri bir zamanlar Rum-Yunan çapulcuların elinden nasıl kurtardığını izleyeceksiniz. İzlerken, umarım, ışıklar yoldaşı olsun Arif Hoca’yı da bol bol yad edeceksiniz.

TRT, “Ankaralı” kahramanla Kıbrıslılara yeni bir şanlı tarih yazıyor. O nedenle yaşadığınız gerçek tarihi çöpe atabilirsiniz. Sakın önyargılı olduğumu düşünmeyin…Senaryo hakkında az bilgi sahibi oldum. Bir zamanlar Kıbrıs’ta Kıbrıslıların yaşam biçimi, sıkıntıları, kültürleri, davranış özellikleri, varoluş mücadelesi anlatılacak ve gelen bir “Ankaralı”nın onları nasıl kurtardığı, nankör ve hain Rumcu Kıbrıslı Türklerin gözüne ibretle sokulacak. Kurtarılanların tarihi, kurtarıcılar tarafından nasıl yazılır onu izleyeceksiniz…

Ve asla Rumlarla barış olmaz, çözüm olmaz, “federasyon mederasyon” olmaz diye elinizde bayraklar, dilinizde “Ya Taksi Ya Ölüm” naralarıyla “Bu kin benden vallahi de gidemez ”deyip yollara döküleceksiniz. Sadece bir zamanlar kurtarmadı bizi“ANKARALI”, hala daha kurtarmaya devam edip, bizler için, yeni, yepyeni, cilâlanmış bir tarih yazmayı sürdürürken, geleceğimizi de ilhakla noktalama yolunda emin adımlarla ilerliyor. Can Yücel’in dediği gibi: “Allah bilir günde kaç posta kurtarıla kurtarıla bir hal olduk…”Ankaralı Tayyip fetva verir “federasyon mederasyon yok” diye…Ardından Ankaralı Oktay gelir, Ankaralı Çavuş gider…Biat eden Kıbrıslı yalaka, işbirlikçi, ER’LER de şükran çeker… Neyse madem ki TRT, Kıbrıslılara ve dünyaya “Bir Zamanlar Kıbrıs”ı anlatacak, yardımcı olmak boynumuzun borcudur.

Sosyal gerçekçi ve içerden bir gözle anlatmak isterseniz sizlere bazı önerilerim var. Mesela çok keyifli ve gerçekçi olur dizide Ankaralı kahramanın yanına ince ve kıvrak zekâsıyla Çoronik’in yerleştirilmesi…Fellini filmlerini aratmayacak kadar, gerçeğin karnavaleks anlatımı olur. Cemaat Meclisi Başkanlığı döneminde Rauf Denktaş bile Ankara’dan gelen heyetlerle görüşeceğinde Çoronik’e danışırmış. Çoronik ise; “Bu p..şt pezevekler da bensiz hiçbir şeyi halledemezler” deyip toplantıya katılırmış ve ancak “Çoronikizm” ile Kıbrıslı Türklerin ekonomik kalkınma sağlayabilecekleri Ankaralı heyete anlatılırmış. Aynalı olmadan da olmaz “Bir Zamanlar Kıbrıs” filmi…

O Aynalı ki viagra icat olmadan kuru yemişlerden kuvvet ilacını bulmuştu: “Aha bu kuvvet ilacı Minare külahı kadar. Saman çuvalı gibi basa basa doludur. Nayın, yeğin da satacayık be…” diye satarken de Hasan Bulliler Destanı’nı okuyarak çoluk çocuğa bir dönemi anlatırmış. Kıbrıslıları kurtarmaya gelen “Ankaralı”, şimdi sorma bana Hasan Bulliler kimdir?..Bulli nedir diye…Uzun hikâye…İngiliz valisinin belâlısı Kıbrıslıların eşkıyası ya da Robin Hood oluyor kendileri…

Bak “Ankaralı”, son zamanlarda sen Atatürk’den hoşlanmasan da Kıbrıslılar Atatürk devrimlerini senden önce severek kabul etti. Hisarın üstüne çıkıp; “Bende Atatürk kafası var” deyip en güzel nutukları atan Mehmet Ahmet Dubara’sız da olmaz bu iş. Kıbrıs hitabet sanatının ustasının bu diziye Şekspiryen çok zenginlik katacağına inanırım. Lüzinyandan kalma Sarayönü Meydanı’nın ve Girne Caddesi’nin kahramanları; fıstıkçı Osman Gezer, boyacı Rauf, muhallebici Mehmet, sandviçi Ahmet, kahveci Mulla Hasan, ciğerci Mustafa, oğlu ciğerci Ahmet, Asaf Arap, Doktor Küçük’ün kahvecisi Guşo ve daha niceleri…1974, ganimet ve işgal rejimiyle kurtarıcısı tarafından asimile edilmeden ve yozlaşma yaşamadan önce “Bir Zamanlar Kıbrıs”ın çocuk ruhlu, naif insanlarının ve yaşam biçimlerinin karakteristik örnekleridir, bu insanlar.

Kâmran Aziz’in “Kıbrıs bir ada mıdır Cennetten bir parça mıdır…” diye şarkılarının söylendiği yıllardır, o yıllar…Şimdiki zamanlarda ise cinnet ve linç adasına dönüştü sayende…

Bir zamanlar Kıbrıs’ta, çatışmaların içinde, yaşamın zorluğunu, katılığını kırabilen çocuk ruhlu, naif Kıbrıslıların yaşadığı bir adaydı Kıbrıs.. Yaseminlerden kolye, bilezik…Zeytin dalından taç yapılan zamanların adası…

Dizi nedir bilmediğimiz ama sinemaları tıklım tıklım doldurduğumuz yılların Kıbrıs’ıydı bir zamanlar ada…Bilir misin Ankaralı, “Bir Zamanlar Kıbrıs”ta kapılarımızı ve pencerelerimizi kapanmazdık…Uyuduğumuz zamanlar da açıktı. Sen gelince kilit kilit üstüne vurduk korkumuzdan. Biz, bir zamanlar olan Kıbrıs’ı çok özleriz. Küçük Aysel’li şarkıların zamanlarıydı o zamanlar…Ahmet Becerikli’nin cümbüşü ile coşup “Kelleyi Fırına” verdiğimiz zamanlar…Altıparmakların, Nadidelerin zamanları…Ankaralı sen bilmezsin bunları… Leymosunun cümbezini, Bafın Muttallosunu, İskelenin babutsasını da bilmezsin…Ne bilirsin sen Ankaralı?

Senin bildiğin; “Bizde ne varsa sizde de olacak” deyip Kıbrıs’ı bölmek ve kendine bir arka bahçe yaratmak. Bak Ankaralı iyi niyetli önerilerim daha bitmedi…Umarım, dizide, abartılı hamasetinle Kıbrıslıları hem duygusal, hem tarihsel manipülasyona uğratmaya çalışmazsın.

Hele aya sert iniş yapma hayalleri kuran Reis’inizin fetih ruhuyla adanın diğer yarısını da işgale kalkışmazsın umarım. Dileğim “Bir Zamanlar Kıbrıs” deyip anlatmaya çalışacağınız o yılardaki trajik olaylar “Nasıl oldu, neden oldu?” sorularına doğru ve gerçek cevaplar bularak işinizi yapmanızdır.

Hayatı, hayatımızı hangi eller kana buladı? “Neden birimizin felâketi öbürünün zaferi oldu. Ve birimizin acısı öbürümüzün şenliği…”İki toplum birbirine, “Böl Yönet” politikalarıyla nasıl kırdırıldı?…Korkular birden duvarları nasıl kapladı?…

Türklüğümüzden ve Rumluğumuzdan nasıl kediler, köpekler yarattılar, kavga ettirdiler, göç ettirdiler, katliam yaptırdılar ve bizlere zafer diye yutturdular

Ve biz bunları nasıl yuttuk? Bunları anlat Ankaralı…“Zito Enosis ve Ya Taksim Ya Ölüm” ittifakı nasıl kuruldu ve Adanın bölünmesi ve işgali nasıl sağlandı?…Ortak devletin yıkılmasına karşı çıkan ve Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların barış içinde ortak vatanlarında beraber yaşamalarını savunanlar niçin ve nasıl öldürüldü?…

Neden Türkü öldüren Türkler Rum’un üstüne attılar suçu, Rum’u öldüren Rumlar Türkün üstüne?…Bayraktar Camii’ne kim bomba koydu? Bu sorulara doğru cevaplar verip doğru işler yaparsanız çok ses getirecek bir yapım olur “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisi.

Alın size çarpıcı, müthiş bir sahne; Berber Yahya’nın sendikadan istifa haberiyle, ölüm haberinin aynı gün nasıl yayınlandığını anlatırsanız, yalanlarla yazılan resmi tarihin tuzağına düşmeden, gerçek tarihin izini sürmüş olursunuz. Yatağında karısının yanında avukat Ayhan Hikmet ve evinin avlusunda arabasının içinde avukat Ahmet Gürkan’ı alçakça kimler öldürdü? Neden öldürdü? Fazıl Önder’i çarşının ortasında kimler öldürdü ve cenazesine kimse gitmesin diye etrafa faşizan korku salan kimlerdi?

Bilir misin bunları Ankaralı? Yoksa senin de mi parmağın var bu işlerde?.. Bak senin generalin Sabri Yirmibeşoğlu “Kıbrıs’ta cami yaktık ve düşman yakmış gibi gösterdik” diyor.

Dizide canlandıracağınız Rauf Denktaş da “Türk Haber Ajansı Merkezi’ni bizimkiler bombaladı” diye itiraf etmiş ve bu olay üzerine bütün Tahtakala’nın nasıl yakıldığını anlatmış yıllar sonra. Ayrıca sadece Rumların yaptığı katliamları değil, Türklerin yaptığı katliamları da konu ederseniz, sinema sanatında İtalyan Yeni Geçekçiliğinin yanına bir de Türk gerçekçiliğini yazarsınız.

Onlar faşist Mussolini’nin propagandasını ret ederek gerçeğin ortaya çıkması için sanatlarını yaptılar. Sen de Ankaralı, sizin faşistlerin propaganda aracı olmayı ret et ve gerçeği yansıt yapacağın dizi filmde.

Aksi halde barışın değil, düşmanlığın, nefretin, kinin yani ırkçılığın, şovenizmin ve faşizmin hizmetkârı olursun. Benden söylemesi…

Daha anlatacak çok şey var ama şimdilik bu kadar Ankaralı.

Exit mobile version